28 Kasım 2013 Perşembe

İş-Aile Dengesi ve Bu Dengeyi Etkileyen Faktörler

Bireyler günlük hayatta farklı sosyal roller içerisinde yer alırlar. Günlük rol gerekliliklerimiz bizim kim olduğumuzu, kişisel kaynaklarımızı ve zamanımızı nasıl kullandığımızı belirlemektedir. Super’e göre (1990) bir kişinin bütün rollerinin bir araya getirilmesi (örneğin çalışan rolü, aile kişiliği rolü) bu kişiyi iki yol ayırımına getirmektedir. Yani, bu roller kişiyi ya stres altına alarak negatif bir etki yaratmakta, ya da kişi hayatta rollerinden doyum alarak pozitif bir etki yaratmaktadır. Roller arasındaki dengesizlik, birey için başlıca bir stres kaynağı olabilmektedir.

İş ve aile rolleri psikoloji alanında sıklıkla çalışılmakta olan bir konudur. İş-aile dengesinin iki yönelimli boyutu söz konusudur: “iş-aile çatışması”, “iş-aile kolaylaştırması”. Voydanoff’a göre (2004), iş-aile çatışması ve iş-aile kolaylaştırması iş alanının ve aile alanının ayrı ayrı bilişsel bir şekilde değerlendirilmesinden oluşmaktadır. İş-aile çatışmasının ve iş-aile kolaylaştırmasının algısı taleplerin baskısından veya kaynakların performansı artırmasından beslenmektedir. Kısaca, çatışmayı minimize etmeye çalışmak ve kolaylaştırmayı maksimum düzeye çıkarmaya çalışmak, iş-aile dengesi dediğimiz kavramı ortaya çıkarmaktadır (Frone, 2003).


İş-Aile Çatışması

Bu çatışma, iş ve aile taleplerinin yarış içerisinde olduğu ve bizim her iki rolde de beklentileri karşılayamadığımız zamanlarda meydana gelir. Eğer zamanı birisine adarken diğerinin gerekliliklerini yerine getiremiyorsak, birisiyle meşgul durumda iken diğerinde yer alamıyorsak, ve son olarak bir rolün içerdiği spesifik davranışlar bizi diğer rolü yerine getirmekten alıkoyuyorsa, iş-aile çatışmasından söz etmek mümkündür. Bu çatışma sonucunda iş alanına ağırlık veriliyorsa, ailede yok olma, zayıf aile rolü performansı, aile tatminsizliği, sıkıntı yaşanması olasıdır. Eğer enerjinin büyük bölümü aile kısmına aktarılıyorsa, işte yokluk, zayıf iş performansı ve iş doyumsuzluğu yaşanmaktadır (Voydanoff, 2004).


İş- Aile Kolaylaştırması

Bireylerin yer aldığı bir rol, diğer rolü ilerletiyorsa ve diğer rollerde performans gösterme yeteneğini artırıyorsa, iş-aile kolaylaştırmasından bahsedilebilir. İşin aile rolünü ilerletmesi ele alınırsa denilebilir ki, kişinin işte deneyim edindiği olaylar, yetenekler ve kazandığı fırsatlar ev hayatını kolaylaştırmaktadır. Ailenin iş rolünü ilerletmesi ise, aile içerisindeki pozitif davranışların, başarmışlık hissinin, desteğin ve pozitif duygu durum ortamının kişinin iş hayatındaki performansını artırması anlamına gelebilir (Balmforth ve Gardner, 2006). İş-aile kolaylaştırması fiziksel olarak sağlıklı olmayla ve iyilik hali içinde bulunmayla, iyi evlilik gerçekleştirmekle ve aile-çocuk etkileşiminin sağlıklı olmasıyla, iş doyumunun yüksek olmasıyla, işe bağlılıkla ve üretken olmakla ilişkili bulunmuştur (Frone, 2003; Grzywacz ve Marks, 2000).


İş-aile çatışmaları ve iş-aile kolaylaştırmaları hakkında yapılan araştırmalar iki farklı yaklaşımı savunur. Bunlar; düzey yaklaşımları ve dönem yaklaşımlarıdır.

Düzey yaklaşımı şu ana kadar bahsetmiş olduğumuz iş hayatı doyumunu, aile hayatı doyumunu, duygu durumlarını ve bağlılık kavramını düzey olarak inceler. Bu yaklaşıma göre, iş ve aile hayatında bu düzeyler birlikte var olurlar ve süreklilik söz konusudur. Fakat, dönem yaklaşımına göre, iş ve aile hayatına verilen enerjiler, bu alanlardan gelen doyumlar zaman içinde değişebilir. Şöyle ki, bir dönem aile hayatına dikkat verilirken, diğer dönem dikkat aile hayatından iş hayatına doğru kayabilir (Maertz ve Boyar, 2011). Örneğin, eğer iş yerinde bir dönem çok yoğunsa, kişinin iş hayatının aile hayatını bu dönemde olumsuz anlamda etkilemesi olasıdır, ama bu süreklilik göstermez.

Toplumda değişen şartlar sebebiyle, çift kariyerli ve genç çocuklu ailelerin sayısı son onlu yıllarda artmaktadır. Bu aileler hem işle hem de aile talepleriyle mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar. Günlük hayatlarınla başa çıkabilmek için birçok strateji kullanmak durumundadırlar. Voydanoff’a (2005) göre, çift kariyerli ailelerde iş-aile dengesini kurabilmek adına iki tane uyum sağlayıcı yol bulunmaktadır:

1) Kaynakları artırma (temizlikçi kiralama)

2) Beklentileri azaltma (çalışma saatlerini azaltma gibi).

Her iki alternatif strateji de iş-aile dengesini artırmaktadır.

Çift kariyerli evli çiftlerin iş-aile dengesini kurabilmesi için bir başka yol da karşı cinsin rollerini de benimseyebiliyor olmaktan geçmektedir. Örneğin, erkeksilik bir bireyin tipik erkeksi rollerle tanımlanması demekken, kadınsılık da bir bireyin tipik kadınsı rollerle tanımlanması demektir. Kadınsılık ve erkeksilik sosyal ortamlarda birbiri içerisine geçmiş durumdadır. Yani, aynı doğru üzerinde zıt taraflarda yer almak yerine bireyler hem kadınsılık hem de erkeksilik rollerini kendisinde barındırmaktadırlar. Her ikisini de göreceli olarak yüksek seviyede bulundurmak çift cinsiyetlilik olarak kabul edilmektedir (androgyny). Birçok araştırma göstermektedir ki, çift cinsiyetçilik uyum sağlama açısından bir değere sahiptir. Çift cinsiyete sahip olan kişiler, hem araçsal (erkeksi), hem de besleyici (kadınsı) rollerin ikisini de sergileyebilmektedirler ve bu kişiler diğer kişilere oranla iş-aile dengesini daha kolay kurabilmektedirler (King, 2006).

Kadın ve erkek için iş-aile dengesinin kurulması iş bölümündeki cinsiyet farklılıkları nedeniyle değişkenlik göstermektedir. Kadın ve erkeklerin iş-aile dengesini kurmadaki farklılıklarından bahsetmişken, değinilmesi gereken ama göz ardı edilmiş bir diğer konu da ebeveyn statüsüdür. Ebeveyn statüsü daha çok kadınları etkilemektedir. Örneğin, boylamsal bir çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, çocuk sahibi olmayan kadınların çocuk sahibi olan kadınlara oranla mesleki anlamda daha kolay ilerledikleri görülmüştür. Tabi ki, iş-aile dengesinin kadın ve erkeklerdeki farklı durumlarını özetlerden yalnızca çocuk sahibi olup olmamakla açıklamaya çalışmak doğru değildir. Çocuğun bakımında ebeveynlerin rol paylaşımı da kadınların mesleki anlamda ilerlemesini yordayan bir önemli değişken olarak düşünülebilir (King, Botsford ve Huffman, 2009).

Kadın ve erkeklerin çocuğun bakımındaki iş bölümündeki değişimlerde önemli sayılabilecek bir etken de, ailedeki çocuğun erken çocukluk döneminde veya orta çocukluk döneminde olmasıyla da alakalıdır. Kadınlar bakım için erkeklerden daha fazla sorumluluk üstlenmektedirler. Çocuğun yaşının büyümesiyle birlikte iş bölümünde bir eşitlik söz konusu olmaya başlar, domestik sınırlarda ve ebeveyn zaman stresinde bir azalma meydana gelir. Buradan varılacak sonuç ise, çocuğun yaşının ilerlemesiyle, iş bölümlerinin farklılaştığının ve iş-aile dengesinin yeniden kadın ve erkekler için eşit zorluk içermeye başlamasıdır (King, Botsford ve Huffman, 2009). Bugün, bütün insanlar meşgul ve aceleci görünmektedirler. Çünkü, birçok evde, iki partner de genç bir çocuğa sahip olsa bile ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu partnerler iş ve aile arasında denge kurabilmek adına sürekli bir çabalayış halindedirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder