28 Kasım 2013 Perşembe

Yahudilik Nedir

Yahudilerin inançları nelerdir?
Diğer büyük dinler gibi Yahudilik birtakım inançlara dayanır, ancak Yahudi olmak için bu inançlara bağlı olmak gerekmez. Yahudilikte kişinin davranışları, inançları kadar önemlidir. Maimonides, Yahudilik inancını, yaygın olarak kabul edilen "imanın on üç ilkesi" olarak açıklamıştır. On ikinci yüzyılda yaşamış olan ve Müslümanların İbn Maimun olarak tanıdığı ünlü Yahudi filozof Maimonides, Yahudiler arasında Rambam adıyla bilinir.

Maimonides "imanın on üç ilkesi"ni Yahudilik inancının asgari koşulları olarak görür:

Tanrı vardı.
Tanrı tek ve eşsizdir
Tanrı'nın bedeni yoktur (insan biçiminde düşünülemez, hiçbir şekilde tasvir edilemez)
Tanrı ebedidir
Dua edilecek ve itaat edilecek tek merci Tanrı'dır
Peygamberlerin bütün sözleri doğrudur
Musa'nın kehanetleri doğrudur ve Musa en büyük peygamberdir
Yazılı ve Sözlü Tevrat (Talmud içinde yer alan kanunlar ve diğer öğretiler) Tanrı tarafından Musa'ya verilmiştir.
Ondan başka Tevrat olmayacak
Tanrı insanların düşüncelerini ve eylemlerini bilir
Tanrı iyileri ödüllendirip kötüleri cezalandıracak
Mesih gelecek
Ölüler (Tanrı) istediği zaman uyanacak
Bu temel ilkeler zaman içinde tek tek tartışıldığı gibi, Yahudiliğin Liberal akımı içinde de pek çoğu tartışılmıştır.
Yahudilik diğer dinlerin aksine soyut evrensel kavramlara odaklı değildir. Yahudiler Tanrı, insan, evren, yaşam ve yaşam sonrası gibi konuları derinine düşünmüşlerse de, bunlarla ilgili yukarıda belirtilen genel kavramlar dışında hiç bir zorunlu, resmi, kesin fikir yoktur. Kişisel yorumlara açık olan bu konular eski zamanlarda olduğu gibi günümüzde de Yahudi din adamları arasında tartışılmaktadır.

Yahudilik ilişkilere odaklanır: Tanrı'yla insanlar arasındaki ilişkiler, Tanrı'yla Yahudiler arsındaki ilişkiler ve insanlar arası ilişkiler. Kutsal metinler evrenin yaratılışından başlayarak bu ilişkilerin gelişimini, Tanrı ile İbrahim (Abraham) arasındaki ilişkilerin başlangıcını, Tanrı ile Yahudi milletinin ilişkilerini ve devamını anlatır. Tevrat ayrıca bu ilişkilerin getirdiği ve değişik Yahudi akımlarının farklı olarak yorumladığı karşılıklı yükümlülükleri açıklar. Ortodokslar (dindarlar) bunların Tanrı'dan gelen kesin ve değişmez kanunlar olduğunu savunur; Konservatif'ler (tutucular) bunların Tanrı'dan gelmiş ancak zamanla değişip, gelişen kurallar olduğuna inanır; Reformist'ler ve Reconstructionist'ler ise bunları, uygulanıp uygulanmama kararı kişiye kalmış, ana hatlar olarak tanımlar.

Yahudiler Kimdir?
Yahudi anneden doğan veya resmi işlemlerden geçerek Yahudilik dinine kabul edilen herkes Yahudi'dir.

Önemli bir nokta, Yahudi olmanın inançla veya davranışlarla ilgili olmadığıdır. Anne ve babası Yahudi olmadığı halde Ortodoks (dindar) Yahudiler gibi düşünüp yaşayan ve Yahudiliğin her emrini yerine getiren bir kişi eğer bu dine geçmek için gerekli resmi uygulamadan geçmemişse, en liberal Yahudilerin gözünde bile Yahudi sayılmaz. Buna karşılık eğer bir kişi Yahudi anneden doğmuş ise, Yahudi dininin gereklerini yerine getirmese veya ateist bile olsa, en dindar Yahudilerin gözünde dahi Yahudi sayılır. Bu sebeple Yahudilik dinden çok bir milliyet, Yahudi olmak ta bir uyrukluk gibi algılanabilir.

Bu durum Yahudiliğin ilk dönemlerinde saptanmıştı. Tevrat'ta "aranızda yaşayan yabancılar", "dürüst din değiştirmişler" veya "dürüst yabancılar" gibi terimler yer alır. Bunlar Yahudiler arasında yaşayıp Yahudi olmayan, resmi olarak din değiştirmeden Yahudilik inancının ve gereklerinin tümünü ya da bir bölümünü benimseyen, uygulayan kişilerdir. Yahudiliğe geçtikten sonra bir kişi özel olarak adlandırılmaz; o artık Yahudi doğmuş herhangi biri kadar Yahudi'dir


Yahudiliğin Başlangıcı
Yahudiliğin piri İbrahim (Abraham), İshak (Yitzhak) ve Yakup (Yaakov) Yahudiliğin fiziki ve ruhani atalarıdır. Yahudilik diye bildiğimiz dini onlar başlatmış olup, Yakup'un çocukları ise Yahudi milleti (İsrailoğulları) olarak bilinir.

Yahudi geleneğine göre İbrahim (Abraham), Babil'in Ur kentinde Abram (Avram) adıyla doğdu. Abram çocukluk döneminden itibaren put taciri olan babası Terah'ın inançlarını sorgulayıp gerçeği aradı. Sonunda bütün evrenin bir Tek kurucusu olduğuna inanıp bu inancını çevresine yaymaya başladı.

Abram babasını putperestliğin saçma olduğuna inandırmaya çalıştı. Bir gün babası dükkânda yokken en büyüğü dışındaki bütün putları bir çekiçle kırıp, çekici sağlam putun eline yerleştirdi. Babası dükkâna döndüğünde ona putların kavga ettiğini ve en büyük putun öbürlerini çekiçle paramparça ettiğini söyledi. Babası ona, "Gülünç olma, bu putların ne canı var ne kuvveti. Hiç bir şeye güçleri yok." deyince Abram, "O halde neden onlara tapıyorsun?" diye karşılık verdi.

Bir süre sonra Abram'ın taptığı esas Yaradan onu çağırdı ve bir teklifte bulundu: Abram evini ve ailesini terk etmeyi kabullenirse Tanrı onu büyük bir millet yapıp kutsayacaktı. Abram bu teklifi kabul etti ve bu şekilde Tanrı ile Yahudi milleti arasındaki akit gerçekleşmiş oldu.

Bu akit, geleneksel Yahudiliğin en temel niteliğidir. Yahudiler Tanrı'yla aralarında, her iki tarafın da hak ve yükümlülükleri olan bir anlaşmanın varlığına inanırlar. Bu akit'in koşulları Tevrat'ın verildiği güne kadar zamanla daha da belirginleşti. Abram bu akit'i hak ettiğini kanıtlayabilmek için on değişik inanç sınavına tabi tutuldu. Evinden ayrılmak bu sınavlardan biriydi.

Abram giderek yaşlandığından ve hala çocuk sahibi olmadığından dolayı kaygılanıyordu. Abram'ın sevgili karısı Saray kendisi çocuk doğurma yaşını geçtiği için hizmetçisi Hacer'i Abram'a sundu. Rivayete göre Hacer Firavunun kızlarından biriydi ve Abram'a yolculuklarından birinde Mısır'da verilmişti. Hacer Abram'a İsmail adında bir oğlan çocuğu doğurdu. Gerek Müslümanlık gerekse Yahudilikte İsmail, Arapların atası olarak kabul edilir.

Abram 100, Saray da 90 yaşına geldiğinde Tanrı Abram'a Saray'dan doğacak bir oğlan çocuğu vaat etti. Tanrı Abram'ın ismini İbrahim (Abraham - milletin babası) ve Saray'ınkini de (prensesim), Sara (prenses) olarak değiştirdi. Sara İbrahim'e bir oğlan doğurdu; İbrahim'in yaşlılık yıllarındaki sevincine ithafen "gülüş"ten gelen İshak (Yitzhak) adını verdiler. İshak Yahudi milletinin atasıydı.

İshak İbrahim'in inancının onuncu ve en güç sınavıydı: Tanrı İbrahim'den İshak'ı kendisine kurban etmesini istedi.

Ancak bu sınav aynı zamanda İshak'ın da inancını sınar. Yahudi geleneğine göre İshak kurban edileceğini bildiği halde buna karşı koymayıp adak için babasına yardımcı oldu, ancak Tanrı son anda bir melek yollayıp kurbanı durdurdu. Yahudiler bu hikâyeyi, Tanrı'nın insanın kurban edilmesine karşı olduğunun kanıtı olarak anlatır.

İshak daha sonra Rebeka'yla evlendi ve Yakup (Yaakov) ve Esav adında ikiz oğulları oldu. Yakup da dört kadınla evlendi ve 12 tane oğlu oldu. Tevrat'a göre Yakup uzun yıllar amcasının yanında çalıştıktan sonra kardeşi Esav'la barışmak için yurduna geri döndü. Kardeşiyle buluşmadan bir gece önce karılarını, çocuklarını ve mallarını nehrin öbür kıyısına yollayıp geceyi yalnız geçirdi. O gece sabaha kadar karşısına çıkan bir adamla güreşti. Gün ağarırken Yakup adamdan kendisini kutsamasını isteyince "adam" ona kendisini bir melek olarak gösterdi. Yakup'u kutsadı ve ona "Tanrı ile güreşen", "Tanrı'nın şampiyonu" anlamındaki "İsrail" adını verdi. Yahudiler genellikle "Yakubun neslinden" anlamında "İsrailoğulları" diye bilinirler.

Yakup'un, aralarında Yusuf'un da (Yosef) bulunduğu on iki oğlu, İsrail'in on iki kavminin adlarını taşıyan atalarıdır.

Ağabeyleri babalarının gözdesi olan ve günün birinde hepsine önderlik yapacağını sezen Yusuf'u kıskanıyorlardı. Yusuf'u bir köle tacirine satıp babalarını onun öldüğüne inandırdılar. Ancak bu Tanrı'nın planının bir parçasıydı: Yusuf tacirler tarafından Mısır'a getirildi. Rüyaları tabir etme yeteneği ona Firavunun sarayında yer açtı ve itibar kazandırdı, yıllar sonra ailesinin Mısır'a yerleşmesine vesile oldu.

Yüzyıllar sonra İsrailoğulları Mısır'da köle durumuna düştüler. Sonra gelen Firavunların elinde çok zulüm gördüler. Tevrat'a göre, Tanrı İsrailoğullarını Musa'nın liderliğinde mucizelerle Mısır'dan çıkardı.

Tanrı onları çölden Sina Dağı'na getirdi. Burada Tanrı Kendi'ni İsrailoğullarına gösterip onlara büyük bir anlaşma teklif etti: Eğer halk Tanrı'ya kulak verip O'nun sözünü tutarsa Tanrı'nın en sevgili milleti, din adamlarıyla dolu kutsal bir millet olacaklardı. Tanrı Tevrat'ı yazılı ve sözlü olarak Yahudilere sundu ve bütün millet "Tanrı'nın her dediğini yapacağız!" diye karşılık verdi.


Aşkenaz ve Sefarad Yahudiler kimlerdir?
Aşkenazlar Almanya, Fransa ve Doğu Avrupa'da yaşayan veya onların soyundan gelen Yahudilerdir. Sefaradlar ise İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşayan Yahudiler ve onların soyundan gelenlerdir.

1400'lere kadar İberik yarımadası, kuzey Afrika ve Ortadoğu, Yahudilerin seyahat etmelerini genel olarak serbest bırakan Müslümanların kontrolü altındaydı. Yahudiler 1492'de Hıristiyan hükümdarlar tarafından İspanya'dan kovulunca, birçoğu Hollanda, İtalya, Balkanlar, Türkiye (Osmanlı İmparatorluğu), kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerindeki toplulumlar tarafından kabul edildiler.

"Aşkenaz" terimi İbranicede "Almanya", "Sefarad" da "İspanya" kelimesinden türemiştir.

Sefaradların inancı temelde Ortodoks Yahudilikle bağdaştığı halde bazı dini kanunları (Alaha) yorumlama tarzı Aşkenazlarınkinden farklıdır. Bu farklardan birine örnek: Hamursuz (Pesah) bayramı boyunca doğulu Sefaradlar pirinç, mısır ve bakliyat yiyebilirlerken, Aşkenazların bu yiyeceklerden sakınmasıdır.

Sefaradlar tarih boyunca yaşadıkları bölgenin, (Yahudi olmayan) yerel kültürüyle Aşkenazlardan daha fazla kaynaşmışlardır. Aşkenaz Yahudiliğin geliştiği Hıristiyan yörelerde ise Hıristiyanlarla Yahudilerin arası genellikle gergin olup, Yahudiler kendi dinlerinden olmayan komşularından ayrı duruyorlardı. Sefarad Yahudiliğinin geliştiği İslam ülkelerinde ayrımcılık ve baskı çok daha seyrekti. Sefarad düşünce ve kültürü Müslüman ve Yunan felsefe ve biliminden çok etkilendi.

Sefarad dua ayinleri Aşkenazlardan değişiktir ve Sefaradlar farklı melodiler kullanırlar. Ayrıca Sefaradların bayram görenekleri ve geleneksel yemekleri de Aşkenazlardan farklıdır.

Birçok kişinin uluslararası Yahudi dili olarak bildiği Yidiş aslında Aşkenaz Yahudilerinin dilidir. Sefaradların kullandığı dil olan Ladino ise, kökleri İspanyolca ve İbranice'den gelen bir dildir. Tıpkı Yidiş'in Almanca ve İbranice'den geldiği gibi...


Hahamlar
Haham, dini kanunla ilgili tartışmaları çözebilecek ve soruları yanıtlayabilecek düzeyde Alaha'yı (dini kanunlar) ve gelenekleri bilen, topluma yol gösteren bir çeşit öğretmendir. Hıristiyan papazların aksine, dinsel törenleri uygulama yetkisi herhangi bir yetişkin Yahudi erkeğinden fazla değildir. Gerekli öğrenimi tamamlayan kişilere "Semiha" belgesi, yani bu kararları alma yetkisi verilir. Her Yahudi erkeği gibi Hahamların da evlenmesi serbesttir.

Yahudilikte ayinlerin ve duaların Hahamlar tarafından yönetilmesi zorunluluğu olmadığı halde örgütlenmiş toplulukların bir manevi lidere ihtiyacı vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder